‘BENİM OLACAKASIN ‘ FİLMİNİ İZLERKEN
Canlıların gelişim süreçleri ve safhaları bulundukları ortam ile doğrudan bağlantılıdır. Ortam desteği, canlının içsel gelişimin sağlayan en önemli etkendir.Canlının gelişim ortamlarından tamamlanmadan çıkışı/ itilişi/ firarı (düşük, erken doğum)gibi haller, canlının türetici olan “ana” unsuru da yok edebilir.
Dağılan Osmanlı dan oluşan yapının, “dışarıdan” tespit edilen tanıyla; ülkenin hala “yaşabilecek bütünlük” içinde olmadığı; farklı kimliklerin eksik tanımlandığını; alevilerin, Kürtlerin.. dahi; diğer Rum, Ermeni kimlikleri gibi ayrı tanımlamaya girmesi gerektiği.. istekleri; yabancı devletlerce Lozan’da TBMM temsilcilerine dayatılmıştı.
2) AYRILMA / PARÇALANMA KORKUSU
Zenginliğin cazibesi
Osmanlı’nın yükselme döneminde, o dönemdeki baskı altındaki bütün çevre ülkeleri geleceklerini daha refah ve güvenli kılabilmek için, Osmanlı’nın siyasi etkisine katılmayı arzulamışlardı; daha sonraki çözülme, çöküş yıllarında ise, sefaleti acıyı daha fazla paylaşmamak için ayrılmaya karar verip, karşı çıkan Osmanlıyla savaştılar. Bu durum, “hainlik” veya gen menfaati ya da can derdi dir. Bakış açısına göre farkı tanımlama yapılır.
Türkiye, kendi içinde gelişmenin itici gücü olan: baskısız, barışık; özgürlükçü , eşitlik ve şeffaf yönetim esaslı; her türlü tabu karşıtı siyasal düzleme geçinceye kadar; korku ve itişme sendromları yaşamaya devam edecek; geçici çözümlemeler, dışarıdan “hastalığın” yatıştığı sanısı uyandırsa da sorunu “azmanlaştıracak”, tarafları daha kindar edip insanlığın ortak ekseni olan diyalogu redde kadar götürecektir.
Pramitin en üstündeki “taşlar”, alttaki “taşlarlı” yerinde tutmak için çevrede çöl imal ederler.
Korkanların korkularını yatıştırmalarının en kestirme ve bilinen yolu korkularını yaymak ve kendilerindeki etkiyi azaltmaktır. Terör, suikast darbe, mafya, vurgun,.. alanı böylelikle kanıksanır. Giderek, bu çirkinliğin karşıtındaki oluşum ve tavır alışlar yadırganarak “teamül yıkıcılığıyla” yaftalanır.
Bir aile düşünün, tüm bireyleri baba ismi veya unvanıyla anılmakta. Falan paşazadeler, ya da falancanın torunu… Bu doğrudan şunu göstermektedir: bu ailede ortak anma unvanını aşacak birey yetkinliği/işlevi oluşmamıştır. Ortak unvan, gelişip yayıldıkça, ait olan bireylerin etkisizliği de peşi sıra/ gölge olarak görülecektir.
Birincisi, Yetkinliğin zenginliği:
Birinci yön, Toplumlar gelişip bireyleri yetkinleştikçe, bütüncül anma politikaların yanında, yetkinliği belirleyecek, ortaya çıkaracak kısmi anma tanımları, politikaları doğallıkla ortaya çıkmaktadır.
Büyük, iri kayalar bünyelerindeki tutucu yapılar ile varlıklarını sürdürür. Rüzgar, sıcak soğuk farkları, su aşındırmaları ile bu kayalar bütüncüllüklerini sağlayan “yapıştırıcı”lardan mahrum oldukça, dökülmeye parçalanmaya başlar. Çöller bu hususta uç örnektir. Minimal kum taneleri onları bir araya getirecek her şeyden ve özellikle su dan mahrum kaldıklarında , kendilerine sonsuz parçalara bölünmekle kalmaz üstlerinde onların ortak olarak kullanacak bir bitkiden dahi mahrum kalırlar.
Sorarım size : Güneşin sıcaklığı ve suyun yokluğuna rağmen, hangi “granit yapı” ayakta kalır?! Kalanlara, mezar piramit diyorlar sanırım.
KTS
© 2006 Muvazene.com Tüm Hakları Saklıdır.
Muvazene
Design
By Mavi Yazılım
Şuan sitede 3 ziyaretçi var.